Doktorada azami süre ne kadar ?

Umut

New member
Doktorada Azami Süre: Ne Kadar? Sorusu Bir Kayıp Zaman Yolculuğunun Başlangıcı mı?

Selam forumdaşlar!

Bugün doktorada geçen zamana dair ciddi ama bir o kadar da eğlenceli bir konuya dalıyoruz: Doktorada azami süre… Ya da bizim tabirimizle: “Ne kadar daha zaman harcayacağız, merak etmeyin, sonrasında kurtulacağız!”

Siz de benim gibi, "Evet, azami süre var ama bakalım kimden önce tükeniyoruz, süre mi, biz mi?" diyenlerden misiniz? Çünkü azami süre dediğiniz, bir anlamda özgürlüğün sonu ve ondan önceki sonsuz soruların başlangıcı gibi bir şey. Kimse azami sürenin sonunda tamamen çıkış yapmadı, bir şekilde biraz daha kaldılar, değil mi? Ah, doktoraların eğlenceli halleri…

Şimdi gelelim meseleye: Azami süre nedir ve nasıl işliyor? Tabii ki buna takılmak, biraz önce söylediğim gibi çok da ciddi olmamak lazım. Zaten doktorada geçen zaman, kaybolan hayat yılları gibi bir şeydir. Bir bakarsınız, normalde 3 yıl olması gereken şey, 5 yılı bulmuş, yıllar önce hayatını kurmayı planlayan siz, hala laboratuvar köşelerinde, not almakla meşgulsünüz.

Ama… Ama!

Erkekler: Strateji, Strateji, Strateji!

Doktora işine biraz daha analitik yaklaşan erkekler (tabii genellemiyorum, hepimiz insanız) bir yandan zaman baskısını, bir yandan da "acaba bir yolunu bulup işimi halledebilir miyim?" düşüncesini sürekli kafalarında taşıyorlar. Bunu bir strateji gibi düşünüyorlar: “Azami süremi dolmadan önce bir plan yapmalı, sonuçta burada kimse bana "yavaş ol" demedi.”

Evet, arkadaşlar, erkeklerin doktoradaki taktiksel çözüm önerileri genellikle şöyle:

1. Zamanı etkili kullanmak: Saat 8.00’de uyanmak ve sabahın köründe çalışmaya başlamak. Sonra "Bugün kesin bitiyor!" diyerek gece 3'te zorla uyuyakalmak.

2. Verimlilikle ön plana çıkmak: “Bugün şunu yapmalıyım, bunu yapmalıyım, şurayı halledersem, burayı bitiririm, sonra…” diye plan kurmak, neredeyse bir askeri strateji gibi.

3. Beklenmedik çözüm önerileri: Eğer gerçekten işe yaramıyorsa, “yeni bir yazılım mı var?” “Bir şey denesek mi?” gibi şeyler üzerine kafa patlatmak. (Ve evet, "Çalıştı!" dedikten sonra kendini biraz dahi hissedebilirler, en azından bir süreliğine.)

Ama sonuçta erkeklerin strateji geliştirme süreci hep aynı yere çıkar: “Bunu yaparsak kesinlikle zaman kazanabiliriz, sonra ne kadar erken bitirirsek o kadar erken özgür oluruz!” Bu, kadınlardan daha analitik ve hedef odaklı yaklaşan erkeklerin hayat felsefesi diyebiliriz. İyi ki varlar!

Kadınlar: Empati ve Bağ Kurma Çabası!

Şimdi gelelim kadınların, doktorada geçirilen süreyi daha insancıl bakış açılarıyla ele aldıkları kısmına. Yani empatik yaklaşım, birlikteliği önemseme, sosyal bağ kurma…

Kadınlar genellikle birden fazla şeyi düşünürken, doktoralarını yaparken, çevrelerindeki insanlarla, hatta projeleriyle bağ kurmaya eğilimlidirler. Bu durum, onların doktorada yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda bu sürecin insan yönünü de keşfetmelerini sağlar.

Genellikle şöyle bir mantıkla ilerlerler:

1. Duygusal bağ kurmak: Herkesin biraz moral desteğine ihtiyacı olduğunu düşünerek, "Beni anlıyor musunuz, bu kadar yalnız kalmak zor!" gibi cümleler, bazen insanları gülümseten ama derin anlamlar taşıyan sözler olabilir.

2. Yardımlaşma: Çalışmalarını yaparken başkalarına yardım etmeye de eğilimlidirler. “Aaa, senin de araştırman çok zor. Beraber ne yapsak, nasıl yol alırız?”

3. Çevreyi de düşünmek: “Evet, zamanla baş ediyorum ama kimse yalnız kalmasın. Hadi birlikte bir şeyler yapalım, bir akşam çayı içelim, sosyal bağları kuvvetlendirelim.”

Kadınlar genellikle doktoradaki süreci toplumsal bir bağlamda anlamaya çalışıyor. Ne kadar yalnız kalıyor olsalar da, çevrelerindeki insanları da “bunu birlikte aşalım” duygusuyla toparlıyorlar. O yüzden bazen erkeklerin “Aman, şunu yapalım, bu iş kolay” şeklindeki yaklaşımına, kadınlar daha duygusal ve anlamlı bir bağ kurmaya çalışarak cevap verirler. Bence bu denge, hayatı daha güzel kılan şeylerden biri.

Ve İşte Sonuç: Kim Daha Çabuk Sona Gelir?

Tabii ki herkesin doktorada geçirdiği süre farklı. Azami sürelerin bitimine yaklaşırken, birçok kişi son derece farklı hızlarla ilerleyebilir. Ama burada önemli olan, azami sürenin sadece bir rakam olmasıdır. O süreyi ne kadar verimli kullanacağınız, ya da ne kadar dayanıklılıkla yol alacağınız en önemli faktör. İşin içinde empati ve strateji varsa, doktoranızın sonunda gülümseyeceğinizden eminim!

Azami süreyi genelde herkes kendine göre yorumlar, erkekler strateji peşinde koşarken, kadınlar daha duygusal bağlarla ilerler. Ama bu tarz doktoralarda, her iki yaklaşım da sonunda başarıyı getiriyor. Ne dersiniz, siz hangi gruptansınız? Stratejik misiniz yoksa empatik mi? Belki de ikisini birleştiren bir yol buldunuz! Yorumlarınızı bekliyorum!
 
Üst